MUĞNİ’L-MUHTAC

ZEKAT

 

3. TİCARET MALLARININ ZEKATI

 

A. TİCARET MALLARINDA ZEKATIN FARZ OLDUĞUNUN DELİLLERİ

B. TİCARET MALLARINDA ZEKATIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI

C. BİR MALIN TİCARET MALINA DÖNÜŞTÜĞÜ, TİCARET MALININ NORMAL MALA DÖNÜŞTÜĞÜ DURUMLAR

D. TİCARET MALININ ALTIN-GÜMÜŞ KARŞILIĞINDA ELDE EDİLMESİ DURUMUNDA ZEKAT YILI

E. SENE İÇİNDE ELDE EDİLEN KAR'IN ANA-MAL'A DAHİL EDİLMESİ

F. TİCARET MALLARINDA ZEKAT OLARAK VERİLECEK MİKTAR

G. TİCARET MALININ DEĞERİNİN BELİRLENME USULÜ

H. TİCARETİ YAPILAN KÖLENİN ZEKAT VE FİTRESİ

I. TİCARETİ YAPILAN SAİME HAYVANLARIN ZEKATI

İ. TİCARET MALINDA KAR - ZARAR ORTAKLIĞI YAPILMASI DURUMUNDA ZEKAT

 

A. TİCARET MALLARINDA ZEKATIN FARZ OLDUĞUNUN DELİLLERİ

 

Nevevi ilk iki konudan sonra başlıkta yer alan üçüncü konuya yani ticaret mallarının zekatı konusuna geçmiştir.

 

Ticaret kar amacıyla malın bedelli olarak el değiştirmesidir.

 

[*] - Ticaret mallarında zekatın farz olduğu konusunda ana delil şu ayettir: Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarım~zdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye layıktır. [Bakara, 267]

 

Mücahid bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak "bu ayet ticaret yoluyla elde edilen kazançlar hakkında indirildi" demiştir.

 

[*] - Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: Devenin zekatı vardır, sığırzn zekatı vardır, davarın zekatı vardır, [ticareti yapılan] kumaşın [veya silahın] zekatı vardır. (Müstedrek, Zekat, 1,388)

 

Hadiste geçen kumaş veya silahm doğrudan kendisine zekat düşmediğine göre bu hadisi "ticaret için elde bulundurulan kumaş [veya silah]" şeklinde anlamak zorunludur.

 

[*] - Semure'den şu rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) bize satım için hazırlanan malların zekş,tım vermemizi emrederdi.(Ebu Davud, Zekat, 1562)

 

İbnü'l-Münzir'in belirttiğine göre "ilim ehlinin geneli ticaret mallarına zekatm farz olduğu konusunda icma etmiştir".

 

[*] - Şu hadise gelince; Müslümanın kölesine ve atına zekat düşmez. (Buhari, Zekat, 1463; Müslim, Zekat, 2270)

 

Bu hadis "ticaret için olmayan köle ve ata zekat düşmez" şeklinde yorumlanır.

 

 

B. TİCARET MALLARINDA ZEKATIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI

 

Ticaret malında zekatın farz olmasının şartı;

 

1- Üzerinden bir yıl geçmesi,

2- Sene sonu dikkate alındığında malın nisap miktarına ulaşmış olmasıdır. [Zayıf] bir görüşe göre senenin her iki ucunda [başında ve sonunda] bakılır. [Zayıf] bir başka görüşe göre senenin bütününde bakılır.

 

İmam Şafil (r.a.)'nin daha güçlü görüşüne göre ticaret malı sene içinde paraya [altın-gümüşe] çevrilse ve nisap miktarının altında olsa, kişi bu parayla mal satın alsa daha doğru görüşe göre bir yıllık süre kesintiye uğrar. Malın satın alındığı tarihten itibaren bu malın bir yıllık sayımına başlanır.

 

Bir yıl tamamlandığında ticaret malının değeri nisabın altında olsa daha doğru görüşe göre önceki yıl geçersiz olur, bir yıllık sayıma yeniden başlanır.

 

1. ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMESİ

2. YIL SONUNDA NİSAP MİKTARINDA OLMASI

3. BİR YILLIK ZAMAN DİLİMİNİN KESİNTİYE UĞRADIĞI VE UĞRAMADIĞI DURUMLAR

 

1. ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMESİ

 

Ticaret malında zekatın farz olması için tıpkı hayvanlarda ve altıngümüş gibi diğer zekat mallarında olduğu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi gerekir. Bu konuda tek bir görüş vardır.

 

 

2. YIL SONUNDA NİSAP MİKTARINDA OLMASI

 

Ticaret malının nisap miktarına ulaşmasında [hangi zaman dilimi dikkate alınır? Bu konuda İmam Şafil (r.a.)'ye ait farklı görüşler bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

[Nisabın] yalnızca sene sonunda kişinin elinde bulunması dikkate alınır; çünkü zekatın farz olduğu an sene sonudur, malların değerinin sürekli değişkenlik göstermesi sebebiyle sene sonu dışındaki zamanlar dikkate alınmaz.

 

[İkinci görüş]

 

[Zayıf] bir görüşe göre ise senenin iki tarafı yani ortası değil başlangıcı ve sonu dikkate alınır. Sene başının dikkate alınmasının nisabın sene içinde devam edebilmesi içindir. Sene sonunun dikkate alınması ise zekatın farz olduğu zaman dilimi olması sebebiyledir. Senenin başı ve sonunun arasında kalan dilim dikkate alınmaz; çünkü ticaret malının değerini her an belirlemekte bir zorluk söz konusudur.

 

[Üçüncü görüş]

 

[Zayıf] bir başka görüşe göre ise -tıpkı altın-gümüşte ve hayvanlarda olduğu gibi- senenin bütünü[nde nisaba sahip olmuş olmak] dikkate alınır.

 

İlk görüşte olanlar ticaret malları ile diğerleri arasında şu farkın olduğunu belirtmişlerdir: Ticaret mallarına zekat düşüp düşmediğini belirlerken bu malların değerleri esas alınmaktadır. Piyasada malların fiyatlarında sürekli yükselme ve düşme söz konusu olduğundan kişinin malının değerini her an kontrol altında tutması zordur.

 

İlk görüş İmam Şafii (r.a.) tarafından açık olarak ifade edilmiştir.

İkinci ve üçüncü görüşler ise İmam Şafii (r.a.)'nin görüşlerinden çıkarım [tahrlc] yoluyla elde edilmiştir.

 

Bazıları ikinci ve üçüncü görüşleri "vecih" diye ifade etmiştir; çünkü [Şafii mezhebinde İmam Şafii (r.a.)'nin görüşlerine dayalı] çıkarımyoluyla ortaya konan görüşlere bazen "kavil" bazen de "vecih" denilebilmektedir.

 

 

3. BİR YILLIK ZAMAN DİLİMİNİN KESİNTİYE UĞRADIĞI VE UĞRAMADIĞI DURUMLAR

 

a. Yıl içinde malın satım bedelinin nisabın altına düşmesi

 

Yukarıda geçen daha güçlü görüşe -yani senenin sonunun dikkate alma görüşüne- göre kişi ticaretini yaptığı malı yıl içinde satarak malın değerinin kendisine göre belirlendiği nakde [altın-gümüşe] çevirse ve bu elde ettiği bedel nisap miktarının altında olsa, daha sonra bu parayla ticaret malı satın alsa [zekat yılı kesintiye uğrar mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre zekat yılı kesintiye. uğrar. Malın satın alınması tarihinden itibaren bir yıllık süre yeniden sayılmaya başlanır. Çünkü altın-gümüşe çevrildiği anda malın nisap miktarından daha az olduğu kesin olarak tespit edilmiştir.

 

[İkinci görüş]

 

Diğer bir görüşe göre ise zekat yılı kesintiye uğramaz. Bu, kişinin malını nisap miktarından az başka bir ticaret malı ile değiştirmesine benzer. Sene kesintiye uğramış olmaz; çünkü malın altın-gümüşle değiştirilmesi ticaret kapsamında görülen işlerdendir.

 

Nevevi altın-gümüşü ifade etmek üzere "en-nakd" ifadesini kullanarak bunun bilinen yani malın değerinin kendisine göre belirlendiği nakit [altın-gümüş] olduğunu belirtmiştir ki ben onun ifadesini açıklarken bunu zikrettim. Buna göre kişi ticaret malının dinarlar üzerinden değerinin belirlenmesini gerektiren bir durumda malını dirhemler karşılığında satsa veya tersini yapsa bu, malın malla satılması gibi kabul edilir. Daha doğru görüşe göre bu durumda zekat yılı kesintiye uğramış olmaz.

 

Nevevi "nisap miktarından daha az olsa" ifadesi ile malın değerinin belidendiği nakid üzerinden satılması ve nisap miktarına ulaşması durumunu dışarıda bırakmıştır ki bu durumda zekat yılı kesintiye uğramaz. Nevevl'nin belirttiği bu örnek hüküm ikinci ve üçüncü görüş için evleviyetle söz konusudur.

 

b. Sene tamamlandığında ticaret malının değerinin nisabın altında olması

 

Sene tamamlandığında ticaret malının bedeli nisabın altında olsa ve bunu nisaba tamamlayacak o malın değerinin belidendiği nakid [altın-gümüş] cinsinden de bir şey bulunmasa [sene kesintiye uğrar mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre sene sayımına baştan başlanır, önceki yıl geçersiz olur, dolayısıyla ikinci yıl tamamlanmadan önce zekat farz olmaz. Çünkü ilk yıl, zekat yükümlülüğü olmaksızın sona ermiştir.

 

[İkinci görüş]

 

İlk yıl kesintiye uğramaz, ticaret malının değeri nisaba ulaştığında zekatın verilmesi gerekli olur ve ikinci yılın sayımına da o andan itibaren başlanır. Çünkü bu durumda ticaret malının kişinin elinde bir yıl kaldığını söylense doğru bir şey söylenmiş olur. Hatta burada bir yıldan da fazla kalmış ve nisap da tamam olmuştur. Burada zekat memuru, Hz. Ömer'in Himariyye diye bilinen miras meselesinde anababa bir erkek kardeşin "say ki babamız bir eşek, neticede biz aynı anneden değil miyiz" dediğine benzer şekilde der. 

 

Ancak kişinin sene başından itibaren elinde zekat nisabını tamamlayacak başka parası varsa; örneğin elinde yüz dirhemi bulunan kişi bunun elli dirhemi ile ticaret malı alsa, satın aldığı malın değeri sene sonunda yüz elli dirheme ulaşsa -bu miktar sene içinde elde edilmiş bile olsa- [elinde bulunan elli dirhemle birlikte miktar iki yüz dirhemi bulduğu için] sene sonunda hepsinin zekatını vermesi gerekir. Nitekim kişi yüz dirheme malını satsa sonra başka elli dirhem elde etse, elli dirhemin üzerinden bir yıl geçmişse hepsinin birden zekatını öder. Çünkü elli dirhem bir yıl açısından değil yalnızca nisap açısından diğer paraya eklenir.

 

 

C. BİR MALIN TİCARET MALINA DÖNÜŞTÜĞÜ, TİCARET MALININ NORMAL MALA DÖNÜŞTÜĞÜ DURUMLAR

 

Ticaret malı ticaret yapmamaya niyet etmekle normal mala dönüşür.

 

Normal mal ise ancak ticaret niyetinin satın alma vb. bedelli bir yolla kazanmaya bitişmesiyle ticaret malına dönüşür.

 

Daha doğru görüşe göre mehir ve hulu' bedeli de böyledir.

 

Hibe yoluyla elde edilen mal, toplanarak elde edilen mal ve kusur sebebiyle malın geri alınması durumunda mal ticaret malına dönüşmez.

 

1. TİCARET MALININ NORMAL KULLANIM MALINA DÖNÜŞMESİ

2. NORMAL KULLANIM MALıNıN TİCARET MALINA DÖNÜŞMESİ

 

1. TİCARET MALININ NORMAL KULLANIM MALINA DÖNÜŞMESİ

 

Ticaret malı, ticaret yapmamaya niyet etmekle birlikte normal mal hükmüne döner.

 

[Bunun iki sebebi vardır:]

 

[1] - Genel kural bir malın ticaret malı 0Imamasıdır. Bu genel kurala binaen yalnızca niyetle yetindik. Normal mal ise yalnızca niyet yoluyla ticaret malına dönüşmez; çünkü normal malın ticaret için olması genel kurala aykırıdır.

 

Bu şuna benzer: Yolcu -yola devam etmeyip durakladığı durumda iken- sadece mukim olmaya niyet etmekle mukim hükmüne döner. Mukim olan bir kimse ise [yalnızca niyetle yolcu hükmüne dönmez] ancak fiilen yolculuk etmekle yolcu olur (kıyas)

 

[2] - Ticaret malı olmayan mal, yararlanma amacıyla elde tutulan maldır. Ticaret malı belirtilen niyetle elde tutulduğunda hem [yararlanmak amacıyla elde tutmaya] niyet hem de malı elinde buIundurma aynı anda gerçekleşmiş olmaktadır. Ticaret ise kar elde etmek amacıyla bir malı el değiştirmektir. Bu durum yalnızca ticarete niyet etmekle gerçekleşmiş olmaz.

 

Buna göre; Kişi ticaret için ayrılan elbiseyi normal kullanım niyeti olmaksızın üzerine giyse elbise yine ticaret malı olmaya devam eder. Ancak kullanıma niyet ederse ticaret malı olmaktan çıkar.

 

Nevevi'nin kullandığı genel ifade "kullanmaya niyet etme" konusunda caiz olan kullanımla -örneğin erkeğin elindeki ipek elbiseyi giymesi veya kişinin elindeki kılıcı yol kesmede kullanması gibi- haram olan kullanım arasında fark olmamasını gerektirir ki bu doğrudur. Nitekim et-Tetimme adlı eserde mezhep içindeki iki görüş arasından tercihe şayan görüşün bu olduğu belirtilmiştir.

 

Maverdi şöyle demiştir: Kişi elindeki ticaret malının bir bölümünü şahsi kullanım için ayırmaya niyet etmekle birlikte hangi malolduğunu belirlemese bu niyetin zekata bir etkisinin olup olmayacağı konusunda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır.

 

Sonraki alimlerden biri bu durumda niyetin etkisinin olmayacağı görüşünü tercih etmiş olmakla birlikte Hocam Remli'nin belirttiğine göre bu iki görüşün doğruya daha yakın olanı "bu niyetin etkisinin olması ve hangi malolduğunun belirlenmesi konusunda mal sahibinin yapacağı açıklamanın kabul edilmesi" dir.

 

 

2. NORMAL KULLANIM MALıNıN TİCARET MALINA DÖNÜŞMESİ

 

Normal kullanım malı ancak ticaret niyetinin -satın alma vb. bedelli bir yolla- kazanmaya bitişmesiyle ticaret malına dönüşür.

 

[Bu malın kazanılması ya tamamen bedelli veya tamamen olmaksızın bedelli yahut da bedelsiz olabilir. Bu şekilde elde edilen malların ticaret malı kabul edilip edilmemesi ile ilgili olarak aşağıdaki ayrıntılar söz konusudur:]

 

[a] - Tamamen bedelli kazanma:

 

Bu, bedelin fasid olması ile ticaretin de fasid olduğu bir kazanmadır.

 

> Buna örnek olarak satım akdini gösterebiliriz. Satım ister bir mal ister para isterse peşin veya veresiye zimmet borcu karşılığında olsun fark etmez, çünkü bu durumda ticaret yapma kastı ticaret fiiline bitişmiştir.

 

> Kişinin bir elbise vermesi karşılığında kendisine hibe edilen mal,

> Adam öldürme suçunda bedelli yapılan sulh sonucu elde edilen mal da bedelli mal,

> Kendi çalışması karşılığında ücret olarak verilen mal,

> Malını kiraya vermesi sonucunda kira olarak aldığı mal,

> Kiraladığı mal, Kiraladığı malın menfaati -örneğin menfaatleri kiralayıp ticaret amacıyla başkasına kiraya veren kimsenin durumunda olduğu gibi-.

 

[b] - Tamamen olmayan bedelli kazanma:

 

Bedelinin fa.sid olmasıyla kendisi fasid olmayan kazanmadır.

 

Bu, Nevevi'nin örnek olarak zikrettiği mehir ve hulu' bedeli olarak alınan mal gibi kazanımlardır.

 

[a ve b şıklarındaki] iki yolla mal kazanmaya bitişik olarak ticaret niyeti varsa [bu mallar ticaret malına dönüşür mü? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre ticaret malına dönüşür; çünkü bu mallar bedelli olarak kazanılmıştır. Bedelli olarak kazanıldığının delili bu yolla kazanılan mallarda şuf'a [zorla ön alım] hakkının sabit olmasıdır.

 

[İkinci görüş]

 

Ticaret malına dönüşmez; çünkü bu ikisi tamamen bedelli olan akitlerden değildir.

 

Nevevi el-Mecmu'da birinci görüşün tek görüş olduğunu doğru kabul etmiştir.

 

Bir malın ticaret malı olması sabit olunca her bir muamelede yeni niyete ihtiyaç yoktur.

 

[c] - Bedelsiz kazanma:

 

Karşılığında bir şey verilmeyen; hibe ve odun toplama, ot toplama, avlanma, mirasçılık, satılan malın kusur sebebiyle veya ikale sebebiyle yahut [müşterinin] iflas etmesi sebebiyle geri alınması durumunda elde edilen mal -ortada bir bedellilik söz konusu olmadığından- ticaret malına dönüşmez. Burada zikredilen "malın geri alınması" akdin feshidir.

 

Ayrıca bedel ödemeksizin mülk edinilen şey ticaret sayılmaz.

 

Kişi bu yollarla bir mal edindikten sonra o malın ticaretini yap~ maya niyet etse bunun etkisi olmaz; çünkü tek başına niyetin etkisi yoktur.

 

Bir kimse normal kullanım malını vermek suretiyle bir ticaret malı satın alsa veya ticaret malı karşılığında normal kullanım için mal alsa sonra bu mal kusur sebebiyle veya ikale yoluyla geri verilse -ticarete niyet etse bile- mal ticaret malına dönüşmez. Çünkü bedellilik durumu söz konusu değildir. Bu yüzden ticaret malı [bu yolla geri döndüğünde] ticaret malı hükmüne geri dönmemektedir.

 

Şu durum bundan farklıdır: Bir ticaret malı bir ticaret malı karşılığında satıldığında mallardan biri kusur sebebiyle geri verildiğinde veya ak it ikale edildiğinde geri alınan mal ticaret malı olmaya devam eder. Bu, bir ticaret malının satılıp bedeli ile başka bir ticaret malı alınmasına benzer.

 

Kişi deri tabaklamak için tabaklama aleti satın alsa veya boya yapmak için boya alsa bunlar ticaret malı kabul edilir, üzerinden bir yıl geçtikten sonra zekatının verilmesi gerekir. İnsanların çamaşırlarını ücretle yıkamak için sabun satın alan veya insanlara hamur yaparak satmak için tuz satın alan kişilerin bu satın aldıkları mallar ise ticaret malına dönüşmez, zekat vermeleri gerekmez; çünkü bunlar tüketilen mallar olup kendilerinin elinde kalmaktadır.

 

 

D. TİCARET MALININ ALTIN-GÜMÜŞ KARŞILIĞINDA ELDE EDİLMESİ DURUMUNDA ZEKAT YILI

 

Kişi ticaret malına;

 

a) Nisap miktarı altın-gümüş karşılığında malik olsa bunun zekat yılı altın-gümüşe malik olduğu zamandan başlar.

 

b) Nisap miktarının altında altın-gümüşle veya kullanım malı karşılığında malik olsa satın alma anından başlar.

 

c) [Zayıf] bir görüşe göre kişi ticaret malına, [Zekata tabi olan] saime hayvanlar karşılığında sahip olmuşsa o hayvanların zekat yılını tamamlar.

 

1. Kişi ticaret malını, basılı halde olmasa bile nisap miktarındaki altın-gümüşle alsa; örneğin yirmi dinar veya iki yüz dirhem vererek bir ticaret malı satın alsa,

 

2. Veya nisap miktarının altında altın-gümüşle alsa bile mülkiyetinde başka altın-gümüş olsa; örneğin on dinar vererek bir ticaret malı satın alsa mülkiyetinde on dinarı daha bulunsa veya yüz dirhem vererek bir tİcaret malı satın alsa mülkiyetinde yüz dirhemi daha bulunsa,'

 

Bu iki durumda zekat yılı altın-gümüşe malik olduğu andan itibaren başlar. Çünkü altın-gümüş ve ticaret malı hem zekat olarak ödenmesi gereken miktar hem de cins bakımından müşterektir.

 

3. Ancak kişi ticaret malını veresiye altın-gümüş karşılığında satın alıp daha sonra bunları ödese altın-gümüşün ticaret yılı sona erer, ticaret malının zekat yılı ise satın alındığı tarihten itibaren başlar.

 

4. Kişi ticaret malını nisap miktarının altındaki altın-gümüşle satın alsa ve mülkiyetinde başka altın-gümüş bulunmasa veya elbise vb. kullanım malı karşılığındac satın alsa zekat yılı satın alma tarihinden itibaren başlar. Çünkü ticaret malına karşılık olarak verdiği şey zekat malı değildir.

 

5. [Zayıf] bir görüşe göre kişi saime hayvanı satarak ticaret malı satın alırsa, saime hayvanın zekat yılına devam edilir; çünkü bu, yıl içinde varlığı devam eden bir zekat malıdır. Bu yüzden kişi bu durumda malı altın-gümüş karşılığında almış gibi kabul edilir.

 

İlk görüşte olanlar ikisi arasında şu farkın bulunduğunu belirtmişlerdir: Kıyas ettiğimiz şeydeki [saime hayvandaki] zekat olarak ödenmesi gereken miktar kendisine kıyas yaptığımız şeydekinden farklıdır.

 

 

E. SENE İÇİNDE ELDE EDİLEN KAR'IN ANA-MAL'A DAHİL EDİLMESİ

 

Kişi yıl içinde elde edilen karı --şayet altın ve gümüşe dönüşmezse- asıl mala ekler. Daha güçlü görüşe göre altın ve gümüşe dönüşmezse asıl mala eklemez.

 

Daha güçlü görüşe göre ticaret malı olan hayvanın yavrusu veya ticaret malı olan bitkiden elde edilen ürün de ticaret malıdır, bunun zekat yılı da asıl malın zekat yılıdır.

 

1. YIL İÇİNDE ELDE EDİLEN KAR'IN PARAYA [ALTIN-GÜMÜŞE] DÖNÜŞMEMESİ

2. YIL İÇİNDE ELDE EDİLEN KAR'IN PARAYA DÖNÜŞMESİ

3. TİCARETİ YAPILAN HAYVANIN YAVRUSUNUN VE AĞACIN MEYVESİNİN HÜKMÜ

 

1. YIL İÇİNDE ELDE EDİLEN KAR'IN PARAYA [ALTIN-GÜMÜŞE] DÖNÜŞMEMESİ

 

Yıl içinde elde edilen kar şayet altın-gümüşe -yani malın kendisine göre değerlendirildiği para birimine- dönüşmemişse ana-mala eklenir. '

 

Bu, yıl içinde doğan yavruların ana hayvanlara dahil edilmesine kıyas edilmiştir. (Kıyas)

 

Ayrıca her bir fazlalığın çarşı-pazardaki fiyat dalgalanması ile birlikte tek tek kontrol altında tutulması zor bir durumdur.

 

Kişi muharrem ayında iki yüz dirheme bir ticaret malı satın alsa malın değeri sene dolmasından hemen önce üç yüz dirhem olsa sene sonunda hepsinin zekatını öder.

Ticaret malındaki artış ister -hayvanın kilosunun artmasında olduğu gibi- malın kendisinde isterse piyasadaki fiyatında olsun aynıdır.

 

Kişi ticaret malını değerinin altında satın alsa değerini dikkate alarak zekatını öder. Değerinden daha yükseğe satın alsa fazlalık kısmının zekatının verilmesi konusunda mezhep içinde iki görüş vardır. Daha uygun olan görüş bunu vermenin farz olmasıdır.

 

 

2. YIL İÇİNDE ELDE EDİLEN KAR'IN PARAYA DÖNÜŞMESİ

 

Ticaret malından elde edilen kar;

 

[a] - Satım sebebiyle,

[b] - veya bir şahsın itlaf etmesilnden kaynaklanan tazmin işlemi] sebebiyle,

 

O malın değerinin ölçüldüğü para cinsinden- paraya dönüşse ve kişi bunu sene sonuna kadar elinde tutsa veya yıl tamamlanmadan önce bu parayla ticaret malı satın alsa [bunun sonucunda elde edilen kar ana-mala dahil edilir mi? Bu konuda İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü görüşe göre bu kar ana-mala dahil edilmez, ana malın zekat yılı dolunca onun zekatı ödenir, karın zekat yılı ise farklıdır.

 

Bu görüşe göre;

 

Kişi yirmi dinara ticaret malı satın alsa sonra altı ay geçince bu malı kırk dinara satsa ve bu kırk dinarla başka bir ticaret malı satın alsa, sene sonunda mal, değer belirlenmesi sonucunda veya altıngümüş olarak yüz dinara ulaşsa elli dinarın zekatını öder. Çünkü Anamal yirmi dinar ve onun kardaki payı da otuz dinardır. Bu durumda yirmi dinarın karı olan otuz dinarın zekatını yirmi ile birlikte öder. Çünkü bu otuz dinarlık kar sene sonunda -öncesinde altın-gümüşe çevrilme söz konusu olmaksızın- hasıl olmuştur. Kişi yirmi dinarlık karın zekat yılı dolmadan önce ticaret malını satmışsa -örneğin ticaret malını birincisinin yılının sonunda iken satsa- bunun parasının zekatını yılı dolunca öder. Yani ilkinin üzerinden altı ay geçince öder. ~ Bunun karı olan otuz dirhemin zekatını da onunla birlikte öder, yani diğer altı ay geçince öder.

 

Daha önce zekatını verdiği elli dinar kendi elinde bulunmaktaysa otuz dinarlık kısmın zekat yılı dolduğunda bunun da zekatını verir.

 

Kişi yirmi dinarlık karın yılı dolmadan önce malı satmamışsa bunun karının zekatı olan otuz dinarı da bununla birlikte öder. Çünkü yılı dolmadan önce paraya çevrilmemiştir.

 

[İkinci görüş]

 

Ana-malın zekat yılı dolunca karın zekatını da onunla birlikte öder. Bu tıpkı ana hayvanların zekat yılı dolarken yıl içinde doğan yavruların da hesaba katılması gibidir.

 

Birinci görüşte olanlar iki mesele arasında şu farkın bulunduğunu belirtmişlerdir: Hayvan asıl malın bir parçası olduğundan ona ekleriz, ancak kar ana-malın bir parçası değildir, iyi ticaret yapmak sayesinde elde edilmiştir. Bu yüzdendir ki hayvanı gasp eden kimse hayvanın yavrusu telef olursa onu tazmin eder, ancak ticaret malını gasp eden kimse mal telef olduğunda onun karını tazmin etmez.

 

Şayet malın çevrildiği para kendisinin değerinin belirlendiği para değilse mezhepte kabul edilen görüşe göre bu durum ticaret malının ticaret malı karşılığında satılması gibi kabul edilir.

 

Ana-mal nisabın altında ise, örneğin bir kişi yüz dirhemle bir ticaret malı satın alsa ve altı ay geçince bunu iki yüz dirheme satsa, daha sonra bu parayı malı satın aldığı tarih üzerinden bir yıl geçinceye kadar elinde tutsa; karı ana-mala eklersek ve nisabı da yalnızca sene sonunda dikkate alırsak her ikisinin zekatını birlikte öder. Aksi takdirde satım tarihinden altı ay geçtikten sonra yüz dirhemlik karın zekatını öder.

 

 

3. TİCARETİ YAPILAN HAYVANIN YAVRUSUNUN VE AĞACIN MEYVESİNİN HÜKMÜ

 

a. Ticareti yapılan hayvanın [yıl içinde doğan] yavrusu veya ticareti yapılan ağacın [yıl içinde çıkan] meyvesinin hükmü [nedir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre şunlar da ticaret malıdır:

 

[a] - Ticareti yapılan hayvanlardan senenin çoğunu otlatılarak geçirmeyip yemle beslenen hayvanların yavruları veya at gibi zekata tabi olmayan hayvanların yavruları,

 

[b] - Ticareti yapılan bitkilerin meyve, dal, yaprak vb. parçaları,

[c] - Ticareti yapılan hayvanların yün, tüy ve yapağıları.

 

Çünkü zikredilen şeyler hayvan ve bitkilerin parçalarıdır.

 

[İkinci görüş]

 

Diğer bir görüşe göre bunlar ticaret malı kapsamında değildir; çünkü bunlar ticaret sonucu meydana gelen bir fazlalık değildir.

 

Yukarıdaki görüş ayrılığı anne hayvanın doğum sonrasında değerinde bir azalma meydana gelmemesi halinde geçerlidir. Şayet değerinde bir azalma meydana gelirse -örneğin ana hayvanın değeri bin dirhem iken doğum sonrasında anne hayvanın değeri sekiz yüz dirheme düşse ve yavrunun değeri de iki yüz dirhem olsa- şayet ananın değeri azalmışsa kesin olarak yavrunun değeri eklenerek bu azalma telafi edilir. İmam Cüveynı bunu kesin değil ihtimale açık görmüştür.

 

b. Yukarıdaki ilk görüş esas alındığında [yavru hayvanın veya ağaçtan çıkan meyvenin zekat yılı ne zaman dolar? Bu konuda da iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru görüşe göre yavru hayvanın veya ağaçtan çıkan meyvenin zekat yılı asıl malın zekat yılına tabidir. Bu otlatılan hayvanlardan çıkan yavrulardaki hüküm gibidir.

 

[İkinci görüş]

 

Hayvan doğduktan sonra ve meyve çıktıktan sonra bunların zekat yılları [ana-maldan ayrı olarak] yeni başlar; çünkü bunlar ticaret malından meydana gelen ve ondan ayrı olan bir fazlalıktır; ticaret malından elde edilen altın-gümüş karında olduğu gibi bunlarda da yıl ana-maldan ayrıdır.

 

Er-Ravda'da ve Aslü'r-Ravda'da ilk görüşün tek görüş olması sahih kabul edilmiştir. Şu halde Nevevi'nin bu görüşü ifade ederken "mezhepte esas kabul edilen görüşe göre" demesi gerekirdi.

 

 

F. TİCARET MALLARINDA ZEKAT OLARAK VERİLECEK MİKTAR

 

Ticaret mallarında zekat olarak verilmesi gereken miktar malın değerinin kırkta biridir.

 

 

1. TİCARET MALLARINDA ZEKAT OLARAK VERİLMESİ GEREKEN MİKTAR NEDİR?

 

Ticaret mallarında zekat olarak verilmesi gereken miktar malın değerinin kırkta biridir.

 

Bunun -tıpkı altın-gümüşte olduğu gibi- kırkta bir olduğu konusunda görüş ayrılığı bulunmamaktadır.

 

 

2. MALIN KENDİSİNDEN Mİ DEĞERİNDEN Mİ ZEKAT VERİLİR?

 

Bu kırkta birin malın değeri üzerinden mi yoksa malın kendisinden mi verileceği hükmü ise [tartışmalı olup bu konuda imam Şafil (r.a.)'ye ait farklı görüşler bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

imam Şafil (r.a.)'nin yeni görüşüne göre malın değeri üzerinden verilir. Çünkü bu meselede zekat malın değerine bağlanmıştır, malın kendisinden zekatın verilmesi caiz değildir.

 

[İkinci görüş]

 

Imam Şafil (r.a.)'nin eski görüşüne göre ise zekatın bizzat ticaret malından kendisinden verilmesi gerekir; çünkü kişinin sahip olduğu şey [para değil] maldır.

 

[Üçüncü görüş]

 

Yukarıdaki iki görüşte de görüldüğü üzere bu konu ile ilgili birbirine muarız deliller bulunduğundan mal sahibi dilerse malın kendisinin dilerse değerinin kırkta birini verir.

 

 

G. TİCARET MALININ DEĞERİNİN BELİRLENME USULÜ

 

Ticaret malı;

 

a) Altın-gümüş karşılığı alınmışsa -şayet nisap karşılığında alınmışsa- değeri de altın-gümüş üzerinden belirlenir.

 

Daha doğru görüşe göre nisabın altındaki altın-gümüşle alındığında da böyledir.

 

b) Ticaret malı mal karşılığında alınmışsa, kişinin yaşadığı bölgedeki en yaygın para birimi üzerinden malın değeri belirlenir.

 

Şayet beldede iki para birimi yaygın olur ve biri üzerinden değer belirlendiğinde mal nisaba ulaşırsa malın değeri onun üzerinden belirlenir.

 

Şayet her ikisi üzerinden de zekat miktarına ulaşıyorsa fakirler ~ için daha yararlı olan belirleme hangi para birimi ile oluyorsa onun Ö üzerinden malın değeri belirlenir. Bir görüşe göre, mal sahibi seçim hakkına sahiptir.

 

Kişi ticaret malını hem mal hem altın-gümüş ödeyerek almışsa altın-gümüşe karşılık gelen kısmın değeri onun üzerinden belirlenir, geriye kalan kısım ise beldedeki en yaygın para birimi üzerinden belirlenir.

 

1. ALTIN-GÜMÜŞ KARŞILIĞINDA SATIN ALINAN TİCARET MALININ DEĞERİNİN BELİRLENMESİ

2. MAL KARŞILlĞINDA SATIN ALINAN TİCARET MALININ DEĞERİNİN BELİRLENMESİ

3. MALIN DEĞERİNİN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN BAZI HUSUSLAR:

 

1. ALTIN-GÜMÜŞ KARŞILIĞINDA SATIN ALINAN TİCARET MALININ DEĞERİNİN BELİRLENMESİ

 

Kişi ticaret malını altın-gümüş karşılığında almışsa [bakılır:]

 

[a] - Şayet ticaret malını, nisap miktarı altın-gümüş karşılığında almışsa -bu para ister kişinin yaşadığı bölgede yaygın olarak kullanılan para olsun isterse öyle olmasın, devlet başkanı bu parayı geçersiz saymış olsun ya da olmasın- malın değeri o para üzerinden belirlenir. Nevevl'nin metindeki genel ifadesinden bu anlaşılmaktadır. Çünkü elinde bulunan malın aslı o paradır, malın değerini de o para üzerinden belirlemek başkasıyla belirlemekten daha iyidir.

 

İmam Şafiı (r.a.)'nin eski görüşüne göre malın değerinin belirlenmesi ancak ve ancak kişinin yaşadığı bölgede geçerli olan para birimi üzerinden yapılabilir. Bu görüşü et-Takrfb yazarı aktarmıştır.

 

[b] - Şayet ticaret malını, nisap miktarından daha aşağıda altıngümüş karşılığı satın almışsa [ ne yapılır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre bu durumda da malın satın alındığı para birimi üzerinden değeri belirlenir; çünkü malın aslı o paradır.

 

[İkinci görüş]

 

Malı başka ticaret malı karşılığında satın alması durumunda olduğu gibi beldedeki yaygın para birimi üzerinden değeri belirlenir.

 

Bu görüş ayrılığı "kişi ticaret malını satın almak için ödediği altın-gümüş cinsinden başka bir paraya sahip değil ise" geçerlidir. Şayet elinde bu cinsten başka parası varsa malın değerinin o para üzerinden belirleneceği kesin olarak [ittifakla] kabul edilmiştir. Çünkü ticaret malını, zekat yılının bir kısmı geçmiş bulunan bir şeyle satın almıştır. Zekat yılı da paralara sahip olduğu tarihten itibaren başlamıştır. Bunu Rafii söylemiştir. Nevevi er-Ravda'da şöyle demiştir: "[Rafii böyle söylemişse de] bu konuda et-Takrfb yazarının naklettiği görüş geçerlidir."

 

 

2. MAL KARŞILlĞINDA SATIN ALINAN TİCARET MALININ DEĞERİNİN BELİRLENMESİ

 

Kişi elindeki ticaret malını; mal karşılığında, hulu' bedeli olarak, nikah[ta mehir] sebebiyle veya kasten öldürme-yaralama suçlarında sulh bedeli olarak elde etmiş olsa bu durumda elindeki malın değeri yaşadığı bölgede yaygın olarak kullanılan dirhem ve dinarlar üzerinden belirlenir. Çünkü malın elde edildiği asıl şey üzerinden malın değerini belirlemek mümkün olmadığında "itlaf edilen mal vb. şeylerin ta~min edilmesindeki genel kural" işletilerek bölgedeki yaygın para birimi esas alınır.

 

Zekat yılı, insanların altın-gümüşle [dinar ve dirhemle] alış veriş yapmadıkları bir bölgede iken dolmuş olsa örneğin insanların altıngümüş dışında başka madenden basılmış paralarla ticaret yaptıkları bir bölgede dolsa, en yakın bölgede yaygın olan para birimi dikkate alınır.

 

Kişi elindeki mala, satıcının zimmetindeki para karşılığında veya külçe altın-gümüş karşılığında sahip olsa -el-Kifaye' de belirtildiğine göre- kendi cinsinden para üzerinden değeri belirlenir.

 

 

3. MALIN DEĞERİNİN BELİRLENMESİNE İLİŞKİN BAZI HUSUSLAR:

 

a. Kişinin yaşadığı bölgede [altın-gümüş cinsinden] iki para birimi de eşit ölçüde yaygın olsa ve ticaret malının değeri bunların biri üzerinden belirlendiğinde nisaba ulaşıyor, diğeri üzerinden ulaşmıyorsa, nisaba ulaştığı para birimi üzerinden değeri belirlenir; çünkü bu durumda yaygın bir para birimi üzerinden nisaba ulaşmış olmaktadır. Ö Bu mesele ile "kişinin elindeki altın-gümüş bir tartı ile tartıldığında nisaba ulaşıyor diğer tartı ile tartıldığında ulaşmıyorsa bu durumda kişiye zekat düşmez" şeklindeki hüküm birbirinden şu açıdan ayrılır: Burada -diğer meselenin aksine- nisabın tamamlanması kesin olarak gerçekleştiği halde diğerinde gerçekleşmemektedir.

 

b. Malın değeri kişinin yaşadığı beldede yaygın her iki para birimi üzerinden belirlendiğinde de nisaba ulaşıyorsa [hangisi üzerinden değeri belirlenir? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Fakirler için hangisini esas almak daha yararlı ise onun üzerinden malın değeri belirlenir. Bu, üç yaşını bitirmiş dişi develer ile iki yaşını bitirmiş dişi develerde zek'H nisabının birleşmesi durumuna benzer [ki söz konusu durumda da fakirler için daha yararlı olan develer alınır.] Bu görüş, Rafii'nin sahih olduğunu naklettiği, İmam Cüveyni ve Beğavi'nin meseleyi arz etmesinden zorunlu olarak çıkan görüştür.

 

[İkinci görüş]

 

[Zayıf] bir görüşe göre mal sahibi dilediği para birimi üzerinden belirleme yapabilir. Bu, telafi olarak ödenen iki koyun ve paralarla ilgili meselede mal sahibinin seçim hakkına sahip olmasına benzer. Bu mesele ile [birinci görüşün delilinde zikredilen] üç yaşını bitirmiş develer ve iki yaşını bitirmiş develerin birleşmesi meselesi arasında şu fark vardır: Zekatın mal üzerinde gerçekleşmesi [taalluku] malın değeri üzerinde gerçekleşmesinden daha güçlüdür; bu yüzden burada "fakirler için daha yararlı olan para üzerinden değer belirlemek" gerekli olmamıştır. Nitekim yıl sonunda değeri onun üzerinden belirlensin diye mal sahibi malı fakirler için daha yararlı olacak para birimi üzerinden satın almaya zorlanamaz.

 

c. Kişi ticaret malını hem mal hem de altın-gümüş ödeyerek almışsa, örneğin elindeki ticaret malını iki yüz dirhem ve elinde bulunan [ticaret için olmayan] bir mal karşılığında alsa, ticaret malının değeri belirlenirken altın-gümüşe karşılık olan kısmın değeri altın-gümüş üzerinden, kalan kısmın değeri ise bölgedeki yaygın para birimi üzerinden belirlenir. Çünkü her biri ayrı ayrı olduğunda hüküm bu şekilde olduğundan, birlikte bulunduğunda da hüküm bu şekilde yapılır.

 

Yine kişi ticaret malını aynı cins fakat sıfatları farklı -mesela bir kısmı sağlam bir kısmı kırık- altın-gümüş para üzerinden satın alsa, şayet değerleri arasında fark varsa malın değerini belirlemede yukarıdaki gibi hareket edilir.

 

 

H. TİCARETİ YAPILAN KÖLENİN ZEKAT VE FİTRESİ

 

Ticareti yapılan kölenin fıtır sadakasının [fitresinin] zekatı ile birlikte verilmesi farzdır.

 

Ticareti yapılan kölenin fıtır sadakasının, kölenin zekatı ile birlikte ödenmesi farzdır; çünkü bu ikisinin sebepleri farklı olduğundan birbirine tedahül etmez. Bu, öldürülen köle karşılığında hem kölenin değerinin ödenmesi hem de keffaret ödenmesine benzer.

 

 

I. TİCARETİ YAPILAN SAİME HAYVANLARIN ZEKATI

 

Ticareti yapılan mal, saime hayvan olsa; şayet iki zekat nisabından [yani hayvan nisabından veya ticaret malı nisabından] yalnızca birine göre nisap tamam oluyorsa zekat[ı buna göre] vermek gerekir. Her ikisine göre nisap tamam oluyorsa İmam Şafii (r.a.)'nin yeni görüşüne göre saime hayvan zekatı ödenmesi gerekir.

 

Buna göre [satın alınan] malın [ticaret malı] olarak yılı, [doğrudan zekat malı olarak hesap edildiğindeki] yıldan önce dolsa; örneğin kişi [elindeki] mal üzerinden altı ay geçtikten sonra bununla nisap miktarı saime hayvan satın alsa daha doğru olan görüşe göre hayvanın zekat yılı dolduğunda ticaret malı zekatı ödenir, daha sonra daima hayvan zekat yılı devam eder.

 

Ticareti yapılan mal saime hayvan veya zekatın bizzat kendisinde farz olduğu tarımsal ürün vb. bir şeyolsa [birkaç durum söz konusudur:]

 

[a] - Şayet yalnızca malın kendisinin zekat nisabı tamamlanıyorsa veya ticaret malı olarak değerlendirilmesi durumunda zekat nisabı tamam oluyorsa, örneğin kişinin değeri iki yüz dirhem olan otuz dokuz koyunu veya değeri iki yüz dirhemin altında kırk koyunu varsa bu durumda hangisi üzerinden zekat nisabı tamamlanıyorsa onun üzerinden zekatı verilir. Çünkü burada zekatın sebebi [olan nisab] kendisiyle çelişen bir durum bulunmaksızın mevcuttur.

 

[b] - Şayet malın her ikisi üzerinden zekat nisabı tamam oluyorsa, örneğin kişinin ticaretini yaptığı kırk saime koyunun değeri iki yüz dirhem ise [bu koyunların zekatı koyun olarak mı yoksa ticaret malı olarak mı ödenecektir? Bu konuda İmam Şafil (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]

 

[Birinci görüş]

 

İmam Şafil (r.a.)'nin yeni görüşüne -ve eski görüşlerinden birinegöre malın kendisi üzerinden zekatı ödenir (Yani ticareti yapılan mal saime hayvan ise hayvan zekatı, ticareti yapılan mal kişinin kendi ürettiği tarımsal ürün ise ürün zekatı ödenir. (çev)

 

[Bunun iki sebebi vardır:]

 

[a] - [Zekata tabi bir malın] kendisi üzerinden zekatının ödenmesi konusunda alimler arasında ittifak bulunmaktadır. Ticaret mallarında zekatın farz olup olmadığı konusu ise alimler arasında ihtilaflı bir meseledir. Bu yüzden birincisinde [yani zekata tabi bir mal üzerinde] zekatın bulunduğunu inkar eden kişi kafir olduğu halde ikincisini [yani ticaret mallarında zekatın olduğunu] inkar eden kişi kafir olmaz.

 

[b] - Ticaret mallarının zekatı malın değerine bağlıdır. Malın kendisine bağlı olan, malın değerine bağlı olandan önce geliL Bu, rehin verilen kölenin öldürme-yaralama suçunu işlemesine benzer.

 

[İkinci görüş]

 

İmam Şafil (r.a.)'nin eski iki görüşünden birine göre söz konusu malın zekatı ticaret malı zekat! olarak ödenir; çünkü böyle yapılması zekatta hak sahibi olanlar için daha yararlıdır. Zira ticaret zekatı tüm mallarda geçerlidir, doğrudan mala bağlı zekat ise belirli mallara özgüdür.

 

EI-Mecmu'da belirtildiği üzere her iki zekat bir arada toplanmaz.

 

İmam Şafil (r.a.)'nin yeni görüşüne göre kişinin elinde doğrudan zekata tabi bir mal ile doğrudan zekata tabi olmayan bir mal bulunsa; örneğin ticaret yapmak için ağaç satın alsa ve bu ağacın meyveleri çıksa, meyvelerin zekatı ile birlikte ağacın zekatının da verilmesi gerekir.

 

Not:  Nevevi "mal, kendisinde zekatın farz olduğu mallardan olsa" demiş olsa daha genelolurdu ve onun sözünü açıklamak üzere yaptığım açıklamalara da gerek kalmazdı.

 

Kişi parayla para satın alsa, Bu işlemi ticari amaçla yapmıyorsa ilk paranın zekat yılı kesintiye uğramış olur. Şayet -sarrafların yaptığı gibi- ticaret için olursa; daha doğru görüşe göre bu durumda da zekat yılı kesintiye uğrar. İbn Süreye'in "kendilerine zekat farz olmadığını kuyumculara müjdele!" dediği nakledilmiştir.

 

[c] - İmam Şafii (r.a.)'nin yeni görüşüne göre ticaret malının ticaret malı olması sebebiyle gerekli olan zekat, zekat malı olarak gerekli olan zekatın önüne geçse; mesela kişi malının üzerinden altı ay ~ geçtikten sonra bununla saime [yılın çoğunu otlakta geçiren hayvan] ~ satın alsa, bu hayvanı da kendi işinde kullanmayı amaçlamasa [ne yapması gerekir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre ticaret malının yılı dolunca ticaret malı zekat! ödemesi gerekli olur. Böylelikle senenin bir bölümü devre dışı bırakılmamış olur. Ayrıca zekatı gerektiren durum, ona muarız başka bir durum bulunmaksızın mevcut olmuştur. Yılın tamamlanmasından sonra -yani bundan sonraki yıllarda-sürekli olarak [ticaret malı değil] doğrudan malolarak zekat! ödenir. İlk yıl malı satın aldıktan sonra malın ticarete arz edilmesi ile geçen kısım [yukarıdaki örnekte altı aylık zaman dilimi] dikkate alınmaz.

 

[İkinci görüş]

 

Ticaret malı olarak hesaplanan zekat yılı geçersiz hale gelir. Malın satın alınmasından itibaren ona düşen mal zekatı gerekli olur. Bundan sonraki bütün yıllarda da bu şekilde devam eder.

 

İmam Şafii (r.a.)'nin daha önce zikredilen eski görüşüne göre her bir yıl ticaret malı zekat! verilmesi gerekir.

 

 

İ. TİCARET MALINDA KAR - ZARAR ORTAKLIĞI YAPILMASI DURUMUNDA ZEKAT

 

"[Kar - zarar ortaklığında] sermayeyi işleten kimse kar'ın ortaya çıkmasıyla doğrudan kar'a sahip olamaz [ancak ve ancak karın bölüşülmesinden sonra kara sahip olabilir.]" görüşünü kabul edersek kar-zarar ortaklığında ticaret malının zekatının tümünü mar sahibinin ödemesi gerekir. Şayet mal sahibi bunu ortaklık malından verirse daha doğru görüşe göre bu, miktar kardan hesap edilir.

 

"Sermayeyi işleten kişi kar yapıldığında kara sahip olur" görüşünü kabul edersek mal sahibinin ana-paranın ve kardan kendi payına düşen kısmın zekatını ödemesi gerekir.

 

Mezhepte esas kabul edilen görüşe göre işletmecinin de kardan kendi payına düşen kısmın zekatını ödemesi gerekir.

 

[Bir şahsın sermayesini koyması diğer bir şahsın da bu sermayeyi çalıştırması şeklinde kurulan mudarebe [kırad] ortaklıklarında, işleten kimse elindeki sermaye ile mal satın alıp ticarete başladıktan sonra zekat yılı dolduğunda zekatın ana-maldan mı yoksa kardan mı ödeneceği konusu, "mudarebe ortaklığında işleten kişi kara ne zaman hak kazanır?" sorusuna bağlı olarak ihtilaflıdır:]

 

a. "[Bir taraftan sermaye diğer taraftan bunun işletilmesi şeklinde kurulan kar - zarar ortaklığında] sermayeyi işleten kişi anlaşmada yer alan kara, karın ortaya çıkması anında sahip olmaz, [sermayenin ve karın] bölüşülmesinden sonra sahip olur" görüşünü kabul edersek -ki daha doğru olan görüş budur- bu durumda yılın tamamlanması anında mal sahibinin hem ana-malın hem de karın zekatını ödemesi gerekir. Çünkü bunların tümü kendisinin mülküdür.

 

Söz konusu durumda ana-malın sahibi zekatı bu mal dışında bir maldan verirse ortada bir sorun yoktur. Şayet bu maldan verirse [verilen kısım ana-maldan mı yoksa kardan mı hesap edilecektir? Bu konuda mezhep içinde üç görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Daha doğru olan görüşe göre verilen zekat kardan hesap edilir.

 

Mal sahibinin zekatı bu maldan ödemesi, malının bir bölümünü işletenden geri alması anlamına gelmez. Bu zekat; [kervana] rehberlik eden kişiye, tartıcıya, ticaret için olan kölelerin fitrelerine ve bu kölelerin öldürme-yaralama suçları sebebiyle (fidye bedellerine ödenen) masraflardan kabul edilir.

 

[İkinci görüş]

 

Bu zekat ana-maldan hesap edilir; çünkü ana-mal kime aitse zekat da onun üzerine farzdır.

 

[Üçüncü görüş]

 

Ana-malın zekatı ana-maldan, karın zekatı da kardan hesap edilir; çünkü zekat her ikisinde de farz olmuştur.

 

b. "Kar - zarar ortaklığında, kar elde edildiği anda sermayeyi işleten kişi anlaşmaya göre kardan kendi hissesine düşen miktara sahip olur" görüşünü kabul ettiğimizde;

 

ba. Mal sahibinin hem ana-malın hem de kardan kendi hissesine düşen kısmın zekatını ödemesi gerekir. Çünkü bu kişi her ikisine de sahiptir.

 

bb. [İşleten kimseye gelince onun zekat ödemesi gerekip gerekmediği konusunda iki görüş bulunmaktadır:]

 

[Birinci görüş]

 

Mezhepte esas kabul edilen görüşe göre işleten kimsenin de kardan kendi payına düşen kısmın zekatını ödemesi gerekir. Çünkü o, dilediğinde karın bölüştürülmesini isteyerek bu karı elde etme imkanına sahiptir. Bu yönüyle kar, ödeme gücü bulunan kimsede bulunan vadesi gelmiş alacak gibidir. Bu görüşe göre işleten kimsenin zekat yılının başlangıcı karın elde edildiği andır.

 

Mezhepte esas kabul edilen görüşe göre kar karşılıklı bölüşülmeden önce işleten kimsenin zekatı ödemesi gerekmez. O, kendi kararıyla zekatını mudarebe malından verebilir.

 

[ikinci görüş]

 

Sermayeyi işleten kimsenin zekat ödemesi gerekmez; çünkü bu kişi mal üzerinde tamamen serbest bir biçimde tasarrufta bulunma yetkisine sahip değildir.

 

Bazıları birinci görüşü tek görüş olarak kabul etmiştir -ki Nevevi el-Mecmu'da bunu tercih etmiştir- bazıları da ikinci görüşü tek görüş olarak kabul etmiştir.

 

Son Hükümler:

 

Bir ticaret malında zekat farz olduktan sonra bile henüz zekat! vermeden önce malı satmak veya ticaret için olmayan mal karşılığında satmak sahihtir. Çünkü ticaret mallarında zekat malm kendisine değil değerine bağlıdır; malın satılması ile bu değer yitirilmiş değildir.

 

Kişi ticaretini yaptığı köleyi azat etse veya başkasına hibe etse bu, zekatı verilmesi gerekli olduktan sonra hayvan sürüsünü satmaya benzer; çünkü her iki tasarruf da ticaret malının zekatının ilgili olduğu şeyi geçersiz kılmaktadır. Bu, satım akdinin malın kendisi üzerindeki zekatı geçersiz kılması gibidir.

 

Yine kişi köleyi mehir olarak veya öldürme-yaralama suçunda sulh bedeli olarak vb. şekillerde verdiğinde de böyledir. Çünkü bunun karşılığında bir mal alınmamaktadır.

 

Kişi, ticaretini yaptığı köleyi ucuz fiyata satsa bu satım köleyi hibe etmek gibi kabul edilir; yapılan indirim kölenin değerinin zekat miktarı olan bölümünde geçersiz olur, kalan kısmında geçerli olur. Bu, akdin bölünmesi suretiyle bu şekilde yapılır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

FITIR SADAKASI GİRİŞ